14 Mayıs seçimlerine kısa bir süre kala Millet İttifakı, Ankara’da büyük bir miting düzenledi. Mitingte konuşan Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’yi 5’li çetelerden kurtaracağım. Cumhurbaşkanı olmamam için her oyunu denediler, her iftirayı attılar. Onlar saraya güveniyor, Bay Kemal halka güveniyor” dedi.
14 Mayıs seçimlerine kısa bir süre kala siyasi partiler çalışmalarına ara vermeden devam ediyor.
Millet İttifakı, seçim çalışmaları kapsamında Ankara’da büyük bir miting düzenledi.
Mitinge Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş katıldı.
TEKNO MİZİKLİ MİTİNG
Miting alanı öğle saatlerinden itibaren dolmaya başladı. Güvenlik önlemleri nedeniyle bazı yollar trafiğe kapatılırken alanın etrafındaki binaların çatılarına da keskin nişancılar yerleştirildi. Alanda yeni nesil miting anonsları eşliğinde tekno-müzik çalındı, İzmir Marşı okundu. Türk bayrakları ile süslenen alanda Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin liderlerin birlikte poz verdiği posterler asıldı, ‘Haydi kazanalım’, ‘Geliyor gelmekte olan’ sloganlı pankartlar yer aldı.
Mansur Yavaş, mitingde yapılan şovu sosyal medya hesabından “Başkent, çiçek gibisin. Başkent. Hazırız” notu ile paylaştı.
Miting öncesi Millet İttifakı milletvekili adaylarından alanda olanlar tek tek anons edilerek sahneye çağrıldı ve vatandaşları selamladı. Ancak CHP listelerinden Ankara 1’inci bölge 4’üncü sıradan aday gösterilen DEVA Partili eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in anons edilenler arasında yer almaması dikkat çekti. Mitinge de katılmayan Ergin’in adaylığı tepki görmüş ve Kılıçdaroğlu “6 parti bir aradayız. Başka bir partinin iç işlerine karışmayız. Bugün geldiğimiz nokta, artık bir parti bir meselesi olmaktan çıkmış, mesele Türkiye meselesi. Fedakarlığı biz yaptık. Biz onlardan aday istedik. Şunu getirin deme hakkımız yok” açıklaması yapmıştı.
“GERÇEK SOSYAL DEVLETİ, ÖNCE HERKES BÜTÜN MİLLET İTTİFAKI BELEDİYELERİNDE GÖRDÜ”
Kemal Kılıçdaroğlu, yurttaşlara sağanak altında seslendi. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Hazır mısınız? Değişime hazır mısınız? Birlikte değişime hazır mısınız? Bu ülkeye demokrasiyi getirmeye hazır mısınız? Bu ülkeye barışı getirmeye hazır mısınız? Bu ülkede huzur içinde birlikte yaşamayı getirmeye hazır mısınız? Söz veriyorum, ben de hazırım. Bu ülke için çalışacağım, bu ülkenin insanı için. Demokrasiyi getireceğiz. Güzel ülkemizi, gerçekten ve gerçekten de bütün dünyaya, demokrasiyi demokratik yollarla getiren bir ülke olarak tanıtacağız. Çünkü bu ülkenin gençleri ve kadınları, otoriter bir yönetimi demokratik yollarla değiştirecekler. Gençleri ve kadınları yürekten kutluyorum.
“BÜTÜN TÜRKİYE’Yİ, MUSTAFA KEMAL’İN TÜRKİYE’Sİ YAPACAĞIZ”
Yağmurumuz yağıyor. Güzel bir yağmur. Şöyle ifade edeyim; Mustafa Kemal’in başkentindeyiz. Şimdi bütün Türkiye’yi, Mustafa Kemal’in Türkiye’si yapacağız. Huzuru ve barışı sağlayacağız. Sandığa gidecek miyiz? Bayram havası içinde gidecek miyiz? Bir yakınımızı, akrabamızı alıp, ‘Beraber sandığa gidip Türkiye’nin kaderini değiştirelim’ diyecek miyiz? Söz mü?
“BÜTÜN SANDIKLARDA MÜŞAHİTLERİMİZ VAR, TEMSİLCİLERİMİZ VAR”
Pazar günü beraber olacağız, beraber gideceğiz. Bir şey daha isteyeyim; sakın ola ki ‘Ya ben sandığa gideceğim ama ya bu oylar çalınırsa’… Tam bir buçuk yıldır sandık güvenliği için çalışıyoruz. Bütün sandıklarda müşahitlerimiz var, temsilcilerimiz var. Sizden şimdi bir şey istiyorum. Bahar havası içinde sandığa gidin. Bahar havası içinde oy kullanmaya gidin. Bir şenlik havası olsun.
“SİNAN ATEŞ’İN KATİLLERİNİ BULACAĞIM VE ONLARIN KULAKLARINDAN YAKALAYIP ADALETE TESLİM EDECEĞİM”
Bir şeye daha söz vereyim ben size. Sinan Ateş’in katillerini bulacağım ve onların kulaklarından yakalayıp adalete teslim edeceğim. Benim saraylarda oturmak gibi bir alışkanlığım yok. Saray maray bize vız gelir. Size söz veriyorum; Ankara’nın Seğmenleriyle beraber, onların şarkı ve türküleriyle beraber Gazi Mustafa Kemal’in Çankaya Köşkü’ne gideceğiz. Çankaya Köşkü, halkın köşküdür. Dolayısıyla sizler gibi yaşayacağım, sizler gibi dertleneceğim. Varsa bir yerde sorun, soruna kilitleneceğim ve mutlaka çözeceğim.
“EN GEÇ 2 YIL İÇİNDE BÜTÜN SURİYELİ KARDEŞLERİMİZİ KENDİ ÜLKELERİNE YOLLAYACAĞIZ”
Bir şey daha… Sınırları yol geçen hanına döndürdüler. Orayı da düzelteceğiz. En geç 2 yıl içinde bütün Suriyeli kardeşlerimizi kendi ülkelerine yollayacağız. Türkiye’yi 5’li çetelerden kurtaracağım. Benim cumhurbaşkanı olmamam için her oyunu denediler, her iftirayı attılar. Onlar saraya güveniyor, Bay Kemal halka güveniyor. Ben, size güveniyorum. Sizin için çalışacağım. Bu ülkeye barışı, huzuru getireceğim. Bu ülkenin sorunlarına talibim, saraylarına değil. O nedenle söyledim. Allah nasip ederse hep beraber Kızılay’dan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün köşküne çıkacağız.
“AYIN 15’İNDE ÖNEMLİ BİR AŞMAYI DAHA KAT ETMİŞ OLACAĞIZ”
Bu ülkeye adaleti getireceğim, söz verdim. 450 kilometreyi yürüdüysem o bir başlangıçtı. Ayın 15’inde önemli bir aşmayı daha kat etmiş olacağız. Bu ülkenin bütün coğrafyasına adaleti, hakkı ve hukuku götüreceğim. En ufak bir endişeniz olmasın.
“BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR VE BİR ORMAN GİBİ KARDEŞÇE YAŞAYACAĞIZ”
Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşayacağız. Bu ülkede haramilere yer yok. Beşli Çetelere yer yok. Uyuşturucu çetelerine yer yok. Kökünü kazıyacağım tamamının. Vallahi de billahi de her şey çok güzel olacak. Sizin için çalışacağım, sizin için mücadele edeceğim. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye; hiç kimsenin elektriğinin, doğal gazının, suyunun kesilmediği bir Türkiye göreceksiniz. Şaha kalan bir Türkiye göreceksiniz.”
“OTORİTER BİR YÖNETİMİ DEMOKRATİK YOLLARLA DEĞİŞTİRECEKLER”
Kemal Kılıçdaroğlu, yurttaşlara sağanak altında seslendi. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
* “Hazır mısınız? Değişime hazır mısınız? Birlikte değişime hazır mısınız? Bu ülkeye demokrasiyi getirmeye hazır mısınız? Bu ülkeye barışı getirmeye hazır mısınız? Bu ülkede huzur içinde birlikte yaşamayı getirmeye hazır mısınız? Söz veriyorum, ben de hazırım. Bu ülke için çalışacağım, bu ülkenin insanı için. Demokrasiyi getireceğiz. Güzel ülkemizi, gerçekten ve gerçekten de bütün dünyaya, demokrasiyi demokratik yollarla getiren bir ülke olarak tanıtacağız. Çünkü bu ülkenin gençleri ve kadınları, otoriter bir yönetimi demokratik yollarla değiştirecekler. Gençleri ve kadınları yürekten kutluyorum.
“BÜTÜN TÜRKİYE’Yİ, MUSTAFA KEMAL’İN TÜRKİYE’Sİ YAPACAĞIZ”
* Yağmurumuz yağıyor. Güzel bir yağmur. Şöyle ifade edeyim; Mustafa Kemal’in başkentindeyiz. Şimdi bütün Türkiye’yi, Mustafa Kemal’in Türkiye’si yapacağız. Huzuru ve barışı sağlayacağız. Sandığa gidecek miyiz? Bayram havası içinde gidecek miyiz? Bir yakınımızı, akrabamızı alıp, ‘Beraber sandığa gidip Türkiye’nin kaderini değiştirelim’ diyecek miyiz? Söz mü?
“BÜTÜN SANDIKLARDA MÜŞAHİTLERİMİZ VAR, TEMSİLCİLERİMİZ VAR”
* Pazar günü beraber olacağız, beraber gideceğiz. Bir şey daha isteyeyim; sakın ola ki ‘Ya ben sandığa gideceğim ama ya bu oylar çalınırsa’… Tam bir buçuk yıldır sandık güvenliği için çalışıyoruz. Bütün sandıklarda müşahitlerimiz var, temsilcilerimiz var. Sizden şimdi bir şey istiyorum. Bahar havası içinde sandığa gidin. Bahar havası içinde oy kullanmaya gidin. Bir şenlik havası olsun.
“SİNAN ATEŞ’İN KATİLLERİNİ BULACAĞIM VE ONLARIN KULAKLARINDAN YAKALAYIP ADALETE TESLİM EDECEĞİM”
* Bir şeye daha söz vereyim ben size. Sinan Ateş’in katillerini bulacağım ve onların kulaklarından yakalayıp adalete teslim edeceğim. Benim saraylarda oturmak gibi bir alışkanlığım yok. Saray maray bize vız gelir. Size söz veriyorum; Ankara’nın Seğmenleriyle beraber, onların şarkı ve türküleriyle beraber Gazi Mustafa Kemal’in Çankaya Köşkü’ne gideceğiz. Çankaya Köşkü, halkın köşküdür. Dolayısıyla sizler gibi yaşayacağım, sizler gibi dertleneceğim. Varsa bir yerde sorun, soruna kilitleneceğim ve mutlaka çözeceğim.
“EN GEÇ 2 YIL İÇİNDE BÜTÜN SURİYELİ KARDEŞLERİMİZİ KENDİ ÜLKELERİNE YOLLAYACAĞIZ”
* Bir şey daha… Sınırları yol geçen hanına döndürdüler. Orayı da düzelteceğiz. En geç 2 yıl içinde bütün Suriyeli kardeşlerimizi kendi ülkelerine yollayacağız. Türkiye’yi 5’li çetelerden kurtaracağım. Benim cumhurbaşkanı olmamam için her oyunu denediler, her iftirayı attılar. Onlar saraya güveniyor, Bay Kemal halka güveniyor. Ben, size güveniyorum. Sizin için çalışacağım. Bu ülkeye barışı, huzuru getireceğim. Bu ülkenin sorunlarına talibim, saraylarına değil. O nedenle söyledim. Allah nasip ederse hep beraber Kızılay’dan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün köşküne çıkacağız.
“AYIN 15’İNDE ÖNEMLİ BİR AŞMAYI DAHA KAT ETMİŞ OLACAĞIZ”
* Bu ülkeye adaleti getireceğim, söz verdim. 450 kilometreyi yürüdüysem o bir başlangıçtı. Ayın 15’inde önemli bir aşmayı daha kat etmiş olacağız. Bu ülkenin bütün coğrafyasına adaleti, hakkı ve hukuku götüreceğim. En ufak bir endişeniz olmasın.
“BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR VE BİR ORMAN GİBİ KARDEŞÇE YAŞAYACAĞIZ”
* Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşayacağız. Bu ülkede haramilere yer yok. Beşli Çetelere yer yok. Uyuşturucu çetelerine yer yok. Kökünü kazıyacağım tamamının. Vallahi de billahi de her şey çok güzel olacak. Sizin için çalışacağım, sizin için mücadele edeceğim. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye; hiç kimsenin elektriğinin, doğal gazının, suyunun kesilmediği bir Türkiye göreceksiniz. Şaha kalan bir Türkiye göreceksiniz.”
Mansur Yavaş, mitingte şunları söyledi:
“Sevgili Ankaralılar 2019 yılında, bugün yaşadıklarımızın hemen hepsini yaşadık. Anketlerde geri kaldıklarını görünce her türlü tezgâhı, iftirayı attılar, hatırlıyorsunuz. Yardımları kesecekler, işçileri atacaklar, PKK’lılara sayaç okuyacak diye iftira attılar öyle mi? Ankara halkı buna inanmadı; kulak vermedi Ankara halkı bunlara. Ve dolayısıyla Ankara’da artık fitne siyaseti, ayrıştırıcı siyaset ortadan kalktı.
İnsanlar, 25 yıl aynı yönetimi görünce, onların ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı siyaseti nedeni ile bir başkasına kulak vermedi. Denemedi bir başka yönetimi, ama 25 yıl sonra bir deneme yaptı ve Ankara halkı belediyeciliğin ne olduğunu gördü. Artık ihaleler açık, ihaleler şeffaf yapılıyor. İsraf yapılmıyor. Çöp projelere Ankara halkının alın teri ile kazanıp bize ödediği paralar çöp projelere yatırılmıyor artık. Nereye ihtiyaç varsa oraya gidiyor. Dolayısıyla Ankara’da artık hem üretim var, sosyal yardımları kesecek dediler, hepiniz gördünüz; sosyal destek belediyeciliğinin, sosyal yardım belediyeciliği olmadığını anladı herkes.
Gerçek sosyal devleti, önce belediyelerinde gördü herkes. Bütün Millet İttifakı belediyelerinde gördü. Artık, herkese destek veriliyor ama bir elin verdiğini diğer el görmüyor. Basit bir anlatım ile eskiden koli koli paket dağıtılırken şimdi kartlarına para yatırılıyor, gidip en ücra bakkaldan manavdan insanlar gerçek ihtiyaçlarını alıyor. 60 bin öğrenci şu anda evden okula, okuldan eve ücretsiz geliyor. 16 bin öğrencinin servis ücretini ödüyoruz. 15 bin öğrenciye günde 15 lira kantin parası veriyoruz ki, o küçücük çocuklar arkadaşları alışveriş yaparken mahzun kalmasınlar diye. Destek alan ailelerin tümü çocuklarının tüm sınav paralarını ödüyoruz ki bir an evvel, okusunlar onlar da yardım alır halde kalmasınlar diye.
“MİTİNGLERDE GÖRDÜĞÜMÜZ KADARIYLA BU İŞ GERÇEKTEN BİTMİŞ”
Pandemi döneminde 40 bin öğrenciye 10’ar GB internet verdik, Sayın Cumhurbaşkanı da 15’inden sonra vermeyi taahhüt ediyor. 21 yıldır verilmeyen interneti seçimden sonra verileceği söyleniyor. Yine, doğalgaz konusunda birer aylık doğalgaz ücretlerine sadece mutfakta harcanan ücretin bir yıl almayacak. Bu seçim zamanı yapılıyor. Halbuki bu kardeşiniz, Ankara’yı emanet ettiğiniz bu kardeşiniz pandemi nedeni ile artan ekonomik şartlar nedeni ile geçen yıl ve bu yıl tam 250 ailenin çocuklarını üşütmedi, doğalgaz yardımı yaptı.
Yine, pandemi nedeni ile artan ekonomik şartlar nedeni ile beslenme güçlüğü çeken, beslenme güçlüğü çektiği içinde öğrenme güçlüğü yaşayan aileleri düşündük. 18 aydır 200 bin ailenin evine her ay birer kilo et giriyor. Eskiden, 1,8 dolara su satıp aldıkları bu parayı da koli şekilde yardımlarla dağıtıp, onlardan aldığı para ile onlara yardım yapıp; ‘Biz fakir fukaraya sosyal desteklerle kolluyoruz’ diyorlardı. Şu anda 10 ton su kullanan ailenin ödediği ücret sadece 10 lira.
Dolayısıyla ben şunu söylüyorum; 2019 yılındaki iftiralara inansaydı insanlar, eğer onlara aldansaydı şimdiki gibi ayrıştırıcı siyasete cevap verseydi Ankara’da bunların hiçbirisi olmayacaktı. Ankara bu şekilde karar vermiş, iyi olmuş mu? Şimdi Türkiye’de 21 yıldır hep aynı hükümeti gördüler, bir başkası gelirse ne yapacaklarını bilmiyorlar. Öğrenmişler, bunlar üç koyunu güdemez diye. Verin bakalım, güdüyor mu gütmüyor mu? Sizden daha iyi idare ediyor mu, etmiyor mu? Ama inşallah mitinglerde gördüğümüz kadarıyla bu iş gerçekten bitmiş.
“HABİRE SAHTE BİR ŞEKİLDE BİRİNİN ÖZEL HAYATINI KAYDEDİP SİYASETE KULLANMIŞSINIZ”
Yine kırsal kalkınma desteklerimiz var, artık onların detayına girmiyorum. Şimdi en son biliyorsunuz Ankara’da bir jeliboncu kafa var. Öğreniyoruz ki; tam 1994 yılında bile rakibine kumpas kurduğu iddiaları var. Bu kafa, bir ilçe belediye başkanı hakkında kaset var diye arttırdı. Kendi partisinden olana bile tuzak kurdu. Fakat, ne gariptir ki tuzak kurduğu şahısla şimdi kendi yakını yan yana çalıştırılmak zorunda kalıyor. Siyasetin acı tarafı bunlar. Şimdi görüyoruz, FETÖ döneminden başlayan kaset komploları yine bir şekilde konuşuluyor. Yine Sayın Muharrem İnce ile ilgili aynı şeyleri ortaya çıkardılar. Ama bunların başlangıcı nerede? Yıllardır Ankara’da sahte broşürler dağıtılır. Bu şekilde seçmenler etkilemeye çalışır. Evet, onların tezahürü bu.
Hiç fark etmiyor, habire sahte bir şekilde birinin özel hayatını kaydedip siyasete kullanmışsınız. Şimdi televizyonlarda gördüğünüz gibi Sayın Genel Başkanımız ile ilgili olmayan montaj videoları sahneden insanlara gösteriyorsunuz. Ne farkı var? O zaman sizin hiçbir şeyden şikâyet etme hakkınız yok. Ankara’nın sokaklarında sahte afişler dağıtıyorsunuz. Açılım döneminde şehit olanların fotoğrafları ile siyaset yapıyorsunuz.
Şehit kanı ile siyaset yapıyorsunuz. Evet, şehitlerin kanları ile siyaset yapıyorlar. Halbuki oradaki fotoğrafların çoğu açılım döneminde olanlar. Artık yeter, bu ülkede nefret siyaseti ortadan kalkacak. Aynısını söylüyorlar, bizim dönemde 2019 seçimlerine giderken bunlar seçimleri kazanırsa devletin bekası tehlikeye girer dediler. Öyle bir şey olmadı. Kazandık, açılım döneminde PKK’nın dayattığı ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ yazılarını kaldırdılar, andımızı kaldırdılar, T.C. tabelalarını kaldırdılar.
Ve biz seçimi kazanır kazanmaz geldik, TC tabelalarını layık olduğu yere astık. Arkasından İstanbul seçimini iptal ettiler; İstanbul seçiminde baktılar ki Millet İttifakı’nın hiçbir belediyesinde ayrımcılık yok, söylediklerinin hiçbirisinde olmuyor. Başka yola başvurdular; önce ümmet elden gidiyor demeye, ‘Mekke düşer, Kudüs düşer, Ekrem Bey’e oy vermeyin’ dediler. Ancak İstanbul halkı kararlıydı… Elinden alınan iradenin gasp edilmesine karşı dik durdu. Bu sefer de yedek kuvvetlerini ortaya çıkardılar. 33 askerimizin Bingöl’de şehit edilmesi emrini veren Osman Öcalan’ın kalkıp televizyonlara çıkardılar ve şunun için çıkardılar; Ekrem Bey’e oy vermeyi, Binali Bey’e oy verin diye. AKP’ye oy verin diye… O da yetmedi, bebek katilinin mektubunu getirdiler, televizyonda okuttular.
Yine aynı şekilde Ekrem Bey’e oy vermeyin diye… Yani, denize düşen yılana sarılır denilir ya, ben öyle demiyorum. Biz bunları çok eskiden biliyoruz. İktidara gelirken iktidarda olmak için gerekirse Papaz cübbesi giyeriz diyenler bunlar değil miydi? Aynı şeyleri yapıyorlar, kendileri gibi düşünmeyen herkesi, milyonlarca insanı terörist ile iş birliği ile suçluyorlar. Bir yandan da İmralı’ya heyet götürüyorlar öyle mi? Artık, bu çifte riyakâr siyasetin sonu geldi. Bunlar mevsimlik milletçi, sezonluk milliyetçi. Duruma göre şekil alırlar. İşlerine gelirse milliyetçiliğin her türlüsünü ayaklar altına alırız derler.
İşlerine yarayacaksa başımızın üstüne aldık derler. Bunlara inanmıyoruz artık ne muhafazakarlıklarına inanıyoruz ne başka bir şeye. İyi bir Müslümanın ağzından bal damlar, yalan söylemez, hakaret etmez, bugün Cuma. Acaba o sahte broşürleri yapanlar camide ne diye dua ettiler. Onu bilmiyorum. Müslüman adam olmayan videoları değiştirip değiştirip halkını kandırır mı? Maalesef riyakarlık son haddinde ama Türkiye kararını verdi. Her gittiğimiz, gördüğümüz yerde, mitinglerde çok kararlı insanlar ve bu laflara kulak asmıyorlar.
“İNŞALLAH AYIN 15’İNDEN SONRA ANKARA HAKKINI ALACAK”
Değerli Ankaralılar; Keçiören- Havaalanı metrosu 2020 yılından beri yatırım programında Ulaştırma Bakanlığı’nın. İstanbul’da Ekrem Başkan ile metro yarıştıracağız diye Ankara’da kıllarını kıpırdatmıyorlar. Ankara halkını cezalandırıyorlar. Sadece öyle değil, daha önceki dönemde belediyeye devredilen ve şimdiye kadar o sözleşmeye göre 70 milyon kesilmesi gerekirken; biz seçildikten 20 gün sonra kararname ile kural değiştirip şu ana kadar kesilen para 1 katrilyon 700 trilyon lira.
Ankara halkına hizmet etmekten alıkoymak için bunu yapıyorlar. Hiç şikâyet etmiyoruz. Çünkü, 15’inden sonra inşallah Keçiören-Havaalanı metrosunu imzasını Sayın Cumhurbaşkanımız atacak. 5-6 aydır kara havacılıktan Eskişehir yoluna bir tane bulvar açacağız. Sayın Milli Savunma Bakanı’nın imzasını bekliyor. Keçiören köprüsünü genişleteceğiz, yıkmadan, orada çekilen eziyeti biliyorsunuz. Maalesef Ankara Üniversitesi’nin rektörünün imzası altı aydır bekleniyor. Şimdi bunları çoktan yapmış olacaktık. Bunun gibi çok şey var ama inşallah ayın 15’inden sonra Ankara hakkını alacak.
Nereye gidersek gidelim, eskisi gibi değil. Binlerce milyonlarca genç artık hakkını almak için meydanlara çıkmış, artık boş laflara inanmıyor. Hakkını istiyor, hakkını alacak. O hakir görülen gençler, en ufak bir talepleri karşısında azarlanan gençler, müjde. İnşallah ayın 15’inden sonra herkese ayar çekmeyen, herkesi azarlamayan, kimsenin yediğine içtiğine karışmayan, herkesi bu konuda özgür kılan, düşünmekte özgür kılan, dertlerini anlatmak da özgür kılan ve Cumhurbaşkanı’na hakareti suç olmaktan çıkaracağız diyen bir yönetim geliyor.
“MİLLETİN İRADESİNİN ÜZERİNDE HİÇBİR GÜÇ YOKTUR”
Altı lider iki yıldır çalıştı, bir araya geldi. 2400 maddelik mutabakat metnini hazırladılar. Yapılacak her şey orada belli. Onun haricinde ne iftira atarlarsa atsınlar, iftiradan öteye gitmeyecek. ‘Seçimi kazanırlarsa darbe yapılıyor’ diyecek kadar ileri gidiyorlar. Şimdi de tehdit etmeye başladılar ama korkmuyoruz, irademize sonuna kadar sahip çıkacağız. Milletin iradesinin üzerinde hiçbir güç yoktur. Ekrem Başkanımızın sık sık dediği gibi, önce birinci turda bitiriyoruz. Söz mü Ankara? Ben biteceğinden eminim, inşallah. Her şey çok güzel olacak.”
“ATEŞİN DÜŞTÜĞÜ O EVLER O GÜNDEN BERİ YANIYOR”
Ali Babacan, mitingde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Cebeci’sinde doğduğum, Çıkrıkçılar Yokuşu’nda büyüdüğüm, üniversitesinde; ODTÜ’sünde okuduğum şehrim merhaba. 3 aydır iktidarın görmezden geldiği, unutturmaya çalıştığı, yok saydığı bir gündem var. Ülkemizin en hakiki, en can alıcı gündemi. 6 Şubat Maraş depremlerinden bu yana tam 3 ay 6 gün geçti. 3 ay 6 gün önce, daha gün doğmadan ülkemizin her evine ateş düştü. Ateşin düştüğü o evler o günden beri yanıyor. O günden beri o evlerde yüzler gülmüyor. Sayılarla söyleyince sanki anlamını yitiriyor ama resmi sayılara göre on binlerce canımızı o depremlerde kaybettik. Kaybettiğimiz her can birinin annesi, babası, kardeşi, oğlu, yeğeni, kuzeni, dedesi, ninesi. Depremlerde kaybettiğimiz her can birinin eşi, nişanlısı, can yoldaşı, arkadaşı. Taş olsa, dağ olsa dayanmaz derler ya işte öyle bir acıyla kavrulduk. Allah bir daha böyle acılar göstermesin memleketimize.
“İŞİN ÖZÜNDE BU TEK KİŞİLİK SİSTEMİN YÜRÜMEMESİ VAR”
Ben de çok sayıda çalışma arkadaşımı kaybettim. Depremin ilk 10 gününün 9 gününde deprem bölgesindeydim. 11 il merkezine defalarca gittim, köyleri, beldeleri defalarca gezdim, bizzat şahit oldum. Sesini duyuramayanların sesi oldum. Gittiğim her yerde bana, ‘İlk 48 saat, ilk 72 saat devlet yoktu. Enkazları kendi ellerimizle kaldırdık. Sağ olanları çıkarttık, cenazelerimizi kendimiz gömdük’ dediler. Geçen sene orman yangınları çıktı. Binlerce hektar gözümüzün önünde cayır cayır yanarken bir baktık ki memleketin yangın söndürme uçağı yok. Deprem oldu, depremin ilk 48 saati, 72 saati yardım ulaştırılamadı. İnsanlar enkazın altında ya nefessizlikten ya da donarak can verdi.
O gün bugündür soruyorum; o 48 saatte, o 72 saatte ne oldu? Niçin o iş makinaları parklarda kapalı dururken insanlar enkaz altındaydı? Silahlı kuvvetler personeli niçin hemen sahaya çıkmadı? Madenciler neden hemen harekete geçmedi? Ne oldu? Depremden bu yana sürekli soruyorum, cevap yok. İşin özünde bu tek kişilik sistemin yürümemesi var. Her şeyi tek kişiye bağlamanın getirdiği sorunlar yaşıyor bu ülke. Son 5 yıldır bütün sistemi Erdoğan kendisine bağladı. Talimat almadan hiç kimse hareket edemiyor. Cumhurbaşkanı sözcüsü, ‘Cumhurbaşkanımızın talimatıyla hastane yangını söndürüldü’ diyor. Talimat alamadan yangın söndürülmeyecek mi yani? Nedir bu ben ben ben?
“BİZİM BULUŞMA NOKTAMIZ BU SİSTEMİN DEĞİŞİKLİĞİ”
Biz altı parti bir araya geldiysek bizim ilk buluşma noktamız işte bu sistemin değişikliği. Hedefimiz, şu an adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ve aslında kendi içinde tam bir sistemsizlik olan bu ucube düzene son vermek ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi ülkemize getirmek. Kolları sıvadık, tam 84 maddelik bir anayasa metni, tam 2 bin 300 maddelik bir ortak politikalar metni hazırladık. Seçimlerden sonra kurulacak hükümetin her alanda yapacaklarını hazırladık. Şu ana kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde hiçbir zaman altı parti bir araya gelip bu kadar kapsamlı bir anlaşma yapmamıştı. Seçimlerden sonra kurulacak hükümetin 20 bakanının 5 yıl boyunca ne yapacağının, hepsinin ev ödevi hazır. Dürüst, temiz ve işi bilen kadrolarımızla hazırız.
“PAZAR GÜNÜ SIRADAN BİR SEÇİM DEĞİL, ASLINDA BİR REFERANDUM”
Biz hazırız ama bu önümüzdeki pazar günü sizlerin desteğini bekliyoruz. Önümüzdeki pazar günü, ülkemiz için çok önemli bir dönüm noktası. Pazar günü sıradan bir seçim değil, aslında bir referandum. Pazar günü önünüzde iki tane tercih olacak. Birinci pusulayı da açsanız iki tercih; ikinci pusulayı da açsanız, bakmayın öyle bir metre uzunluğunda olduğuna, iki tane tercih karşınıza çıkacak. Ankara’ya sormak istiyorum: Otoriterlik mi, demokrasi mi? Keyfilik mi, hukuk mu? Baskı mı, özgürlük mü? Tek akıl mı, ortak akıl mı? Korku mu, umut mu? Öfke mi, sevgi mi? Hak, hukuk, adalet diyoruz. Hakkı düştüğü yerden kaldıracağız, hukukun üstünlüğünü egemen kılacağız bu ülkede ve adaletle hareket edeceğiz. Adalet olmayınca olmaz. Siz o adalet zeminini sağlam tutmazsanız üzerine sağlam bir ekonomi inşa edemezsiniz mümkün değil.
“BİRLEŞE BİRLEŞE KAZANACAĞIZ VE SEÇİMDEN SONRA DA KOLLARI SIVAYIP BERABERCE YÖNETECEĞİZ”
Kavga mı, barış mı? Yoksulluk mu, zenginlik mi? Kara kış mı, bahar mı? 15 Mayıs sabahı inşallah o bahara, o demokrasi bayramına uyanacağız. Biz demokrasi, zenginlik, huzur, özgürlük diyoruz. Bu pazar günü birinci pusulada otokrasi ve demokrasi arasında tercih yaparken Sayın Kılıçdaroğlu’nun isminin altına ‘evet’ mührünü basacağız. İkinci pusulada da keyfilik ve hukuk arasında tercih yaparken DEVA için, Saadet için, Gelecek için, Demokrat Parti için CHP diyeceğiz. Hep beraber kazanacağız. 86 milyon kazanacak, Türkiye kazanacak inşallah. Söz veriyoruz. Birleşe birleşe kazanacağız ve seçimden sonra da kolları sıvayıp beraberce yöneteceğiz. Dosdoğru çalışacağız, çok çalışacağız. Biz gücünü halkını yaşatmaktan alan bir devleti hep beraber el ele inşa edeceğiz. 14 Mayıs Anneler Günü’nde gelin annelerimize baharı hediye edelim.”
“BİZDEN TERÖRİST OLMAZ”
Meral Akşener, mitingte yaptığı konuşma öncesinde, Şırnak’ta roket saldırısı sonucu gazi olan Hüseyin Özlük’e söz verdi. Özlük, şöyle konuştu:
“Ben, bir Güney Doğu gazisiyim. Yanımda da birçok arkadaşım şehit oldu. Şehit, başkalarının çocukları babasız kalmasın diye kendi öz evlatlarını yetim bırakan kahramanlardır. İşte bu kahramanlarımız, sadece Millet İttifakı’na destek verdiğimiz için terörist yaftasıyla yaftalandık. Fakat onlar aynaya dönüp baktıklarında şunları görecekler; Oslo’da teröristlerle masaya oturup 10 tane maddeyi imzaladıklarını.
Sonra ne görecekler biliyor musunuz? Çadır mahkemelerinde teröristlerin ‘Ben Türk bayrağının altında yargılanmam’ diyen teröristleri görecekler. Şanlı bayrağımızın o mahkemelerden indirildiğini görecekler. İmralı’da 3 artı 1 ev tahsis edileni görecekler. En son aynaya baktıklarında, Gaffar Okkan’ı, Gonca Kuriş’i görecekler. Ama bizi terörist yaftasıyla yaftalayanlar şunu bilsinler ki bizden terörist olmaz. Bizden Ankara olur, İstanbul olur, Hakkari olur, kısacası Türkiye olur.”
“BUGÜN GÖRDÜM Kİ RECEP BEY VEDALAŞIYOR”
Hüseyin Özlük ‘ün ardından konuşmaya başlayan Akşener ise şunları söyledi:
“Umarım duymuşlardır. Sağ ellerinde Hizbullah, sol ellerinde PKK olanlar duymuşlardır Hüseyin’i. Çok rezil bir dille, iğrenç bir sözler dizisiyle seçime gidiyoruz. Terörist oldunuz, işgalci oldunuz bu milletin asil evlatları. Her türlü hakareti, iftirayı siz de gördünüz, biz de gördük. Ama bugün gördüm ki Recep Bey vedalaşıyor. 14 Mayıs akşamına iki gün kaldı. 13. Cumhurbaşkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olacak ve kendisini alkışlarımızla Çankaya’ya götüreceğiz. Recep Bey ve arkadaşlarını da emekli edeceğiz.
“HARAMLA ADI ANILMAYAN, KUL HAKKI ALMAYAN, SİZİN GİBİ YAŞAYAN KILIÇDAROĞLU’NU SEÇECEKSİNİZ”
Her bir genç kardeşim, her bir kadın kardeşim, her bir erkek kardeşim; kendisini, annesini, babasını, eşini, halasını, dayısını, amcasını, yengesini mutlaka sandığa götürecek ve bir oy Kemal’e, bir oy Meral’e verecek. Burası şu anda bütün siyasi partilerin seçmenlerinin olduğu bir yer. İYİ Partililerden isteğim şudur; mutlaka aynı dediklerimi yapacaksınız. Kemal Bey’i, Sayın Kılıçdaroğlu’nu; harama el uzatmayan, haramla adı anılmayan, kul hakkı almayan, sizin gibi yaşayan Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı seçeceksiniz. Bana da diyorsunuz ki ‘Başbakan Meral’. Başbakan olabilmem için benim için de bir tane Meral’e basacaksınız.
“14 MAYIS AKŞAMI, 13. CUMHURBAŞKANI’MIZLA BİRLİKTE TARİH YAZILDIĞI BİR AKŞAM OLACAK”
Millet İttifakı’nın diğer siyasi partilerinin mensuplarına sesleniyorum; pazar günü, Anneler Günü. Ben, bir anneyim, babaanneyim. Bütün Cumhuriyet Halk Partili ailelerden bir tane Anneler Günü hediyesi, bir tanecik oy istiyorum. İnşallah 14 Mayıs akşamı, 13. Cumhurbaşkanı’mızla birlikte Türkiye’nin nefes aldığı, hukukun üstünlüğünün kabul edildiği, demokrasinin uygulandığı, yargının bağımsız olduğu; hak, hukuk, adaletin tesis edildiği ve tarih yazıldığı bir akşam olacak.”
“BİR DEVRİM YAŞAYACAĞIZ DİYE ÜMİT EDİYORUM”
Karamollaoğlu, mitingte yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bir devrim yaşayacağız, diye ümit ediyorum. İnşallah sandıkta bir patlama meydana gelecek ama manevi bir patlama. Tek adam dönemi bitecek. Sayın cumhurbaşkanımız 21 yıldır makamını işgal ediyor. Ama problemlere çözüm, artık üretemiyor; patinaj yapıyor. Onun için bir değişikliğe ihtiyacımız var.
“YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE İSTİYORUZ”
Biz, yaşanabilir bir Türkiye istiyoruz. Herkesin; mesut olduğu, inandığı gibi yaşadığı rahat geçinebildiği ülkede emniyet içinde kendisini hissettiği bir ülke istiyoruz. Böyle bir ülkenin inşası ancak ahlaki ve manevi değerlerin ihyası ile mümkün. Bunu, bizim inancımız, bize telkin ediyor. Sadece gösterişle, insanlara hakaret ederek, küfürle itham ederek, insanları yanlış yönlendirerek; Türkiye’ye, huzur barış gelmez. Önce lisanına sahip olacaksın, davranışına sahip olacaksın. Hak, hukuk nedir bileceksin. Ama önce sen uyacaksın.
“YOLSUZLUK ADETA KURAL HALİNE GELDİ”
Biz ahlaki ve manevi değerler, dediğimiz zaman ilk gözettiğimiz adalettir. Adalet olmadan bir ülkede barış huzur olmaz. Başın sıkışsa nereye gideceksin? Elbette, adalete başvuracaksın. Adaletin kâmil manada tecellisi önemlidir. Ama o da yetmez. Güvenilir olacaksın. Elin, toplum malına uzanmayacak, yemeyeceksin yedirmeyeceksin. Rüşvet alıp vermeyeceksin. Yolsuzluğa fırsat tanımayacaksın. İsraf, kesinlikle yapmayacaksın.
Ülkemiz bugün sıkıntılı duruma düştü. Bu iktidar tasarruf nedir bilmiyor. İsraf nedir anlamıyor. Yolsuzluk adeta kural haline geldi. Yanlış politikalar, yatırımlar bu ülkeyi perişan etti. Düne kadar kendi ürettiğimiz malları, bugün ithal ediyoruz. Niye biz şeker ithal edelim? Bizim şeker fabrikalarımız vardı. Ama hepsi gitti.
Geçenlerde İzmit’teydik. Kağıt fabrikası kapatılmış, yerine insanlara hizmet verecek bir lokal açılmış. Samsun; Türkiye’nin en gelişmiş illerinden birisi olması gerekirken, bugün işsizlik belli bir noktaya gelmiş, göç veriyor. Ben sigara içmem, kimsenin de içmesini tavsiye etmem. Ama tütün ekilmesini yasaklayıp, zorla insanlarımıza Virginia tütünü ekilmesinin de her zaman karşısındayım. Bunun için biz güzel ahlakı, ajandamızın başına koyduk. Adalet de en önde gelen, gözettiğimiz mefhum. Biz bunları gerçekleştirelim, Türkiye’mizin şekli, şemaili emin olun değişir.
Bugün maaşlara zam yapılıyor. İşçiye sağ olsunlar yüzde 60 verdiler. Sonra memura biraz daha fazlasını verme ihtiyacı duydular. Bugünkü gidişat devam ederse, üç dört ay sonra memur da işçi de muhtaç duruma düşecek. Biz buna razı değiliz. Biz istikrar istiyoruz. Herkesin rahat etmesini arzu ediyoruz. Milli gelirin adil dağılımı, bizim şiarımız. Bunu nasıl yapacağız? İsrafı önleyelim; rüşveti, yolsuzluğu kaldıralım. Yanlış politikalardan, yatırımlarında vazgeçelim. Her sene emin olun 250-300 milyar lira kasamızda para birikir. Bizi bunu hem size, hem de doğru yatırıma tahsis edeceğiz. Böyle kalkınacağız. Kalkınmadan da her çalışan kardeşimiz; işçi de memur da emekli de işsiz de mutlaka bir pay alacak.
“BU MEMLEKETİ MUTLAKA AYAĞA KALDIRACAĞIZ”
Allah nasip ederse, pazartesi gününden itibaren; Türkiye’nin görünümü değişecek. Cumhurbaşkanı adayımız belli. Kemal Bey, Cumhurbaşkanımız olacak. Ben güveniyorum. Biz bir karar daha aldık. Cumhurbaşkanı yardımcıları sıfatıyla da olsa başka türlü de olsa bütün meseleleri birlikte görüşeceğiz, istişare edeceğiz; sonra karar vereceğiz. Bu memleketi mutlaka ayağa kaldıracağız. Bunun için sizden destek bekliyoruz. Pazar günü sandık başına gittiğiniz zaman, oyunuz mutlaka Millet İttifakı için olmalı. Sadece sizden değil. Sizi tanıyan, bilen çevrenizdeki bütün insanlardan bu desteği temine etmeniz lazım. Patlama yapmamız lazım. Yarımla, birle, bir buçukla olmaz. Pazar akşamı gümbür gümbür Türkiye’yi yönetmeye aday olduğumuzu herkes bilecek. Aday değil artık, Türkiye’yi yönettiğimizi bilecek. Sizlerin desteği ile inşallah bunu gerçekleştireceğimize inanıyorum. Daha doğrusu sizlerin gerçekleştireceğine inanıyorum.”
“MANSUR BAŞKANIMIN EVİ NE GÜZEL, DÜĞÜN GİBİ”
İmamoğlu, mitingte şunları söyledi:
“Rekor kırdı Ankara bu akşam, Tandoğan’da müthiş bir akşam, bereketi, bolluğu, insanı, güzelliği, Mansur Başkanımın evi ne güzel, düğün gibi. Sevgili çocuklar, gençler, hanımefendiler, beyefendiler ne güzel sizinle buluşmak Ankara’da. Kurtuluş Savaşı’nın kalbi, Millî Mücadele’nin başkenti, Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti güzel Ankara selam olsun sana. Bir başka Atatürk şehrinden, Samsun’dan geldim. 19 Mayıs ruhuyla gençlik aşısıyla selamlıyorum sizi. Dedim ki Samsun’da burada erken bir 19 Mayıs kutlaması yapıyoruz, birazdan Ankara’da erken bir Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayacağız, pazar günü milletçe demokrasi bayramı kutlayacağız. Ankara Millî Mücadele’dir, Ankara Cumhuriyet’tir, Ankara Anadolu’nun umudu memleketimin Türkiye’min ışığıdır”
(‘Ceketi çıkar’ tezahüratları üzerine) Bakın şimdi anlaşalım, bu akşam sağlığım daha önemli. Ama size söz. 13’üncü Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu gömleğini kıvırmış, ceketini çıkarmış, Çankaya’ya yürüyecek. Ülkemizin dört bir yanında yakılan meşaleler, bu cennet vatanın göbeği, atamızın emaneti Ankara’da birleşir burada. Hazır mıyız Ankara? Pazar gününe hazır mıyız? Heyecanımız yüksek gençliğimiz var, yolumuz uzun pazar günü bu iş bitecek. İşte memleketin her yerinde yakılan o güzel meşaleler Ankara’da Meclis’te birleşir, geleceğimizi aydınlatır demokrasinin teminatıdır. Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu yerdir.
“CUMHURİYET’İN BAŞKENTİNİ PARSEL PARSEL SATMAYA KALKANLAR”
Son yıllarda Ankara’nın ışığını kısmak isteyenler oldu. O milletin meclisini yok sayıp devleti tek bir şahsa bir saraya bağlamak isteyenler oldu. Vatandaşa kendi kişisel iktidarlarını dayatmak isteyenler oldu. Cumhuriyet’in başkentini parsel parsel satmaya kalkanlar oldu. Ankaralı kardeşim buna izin vermez, 31 Mart’ta izin vermedi Mansur Başkan’ı seçti 14 Mayıs’ta da izin vermeyecek. Bu pazar Ankara’nın sandıklarında baharlar açacak. Demokrasi, özgürlük, adalet çiçekleri açacak o güzel canım ay yıldızlı bayraklarımız gibi sallayın bayrakları. Ankara’nın sandıklarında bu çiçekler gibi Atatürk çiçekleri açacak.
Bir süredir Anadolu’nun dört bir yanında milletimizle bir gerçeği paylaşıyorum. Cümlelerin bitmedi ama her yerde tembihlemiştim burada da tembihliyeyim mi? Kimseye söylemek yok tamam mı Ankara söz mü? Ya bundan sonra söyleseniz de olur, söylemeseniz de…Kazanıyoruz, Millet kazanıyor, Milletçe kazanıyoruz. Birliğimizi, kardeşliğimizi kazanıyoruz. Geleceğimizi kazanıyoruz, ülkemizi, devletimizi Cumhuriyetimizi kazanıyoruz. Bir avuç insan dışında hiç kimsenin kaybetmediği bir seçim bu.
“BU ÜLKEDE BEN DEVRİ BİTECEK BİZ DÖNEMİ BAŞLAYACAK”
Çünkü sandıktan adalet çıkacak, sandıktan eşitlik çıkacak, huzur, refah, mutluluk çıkacak söz veriyoruz. Pazartesi sabahı bize yapılanları biz hiç kimseye yapmayacağız. Kendimizi nasıl görüyorsak herkesi öyle göreceğiz. Kendimiz için ne istiyorsak herkes için aynısını göreceğiz. Bu ülkede ben devri bitecek biz dönemi başlayacak. Ne demişti Atatürk? Dinlenmeden, dinlenmemek üzere, yürümeye karar verenler asla yorulmaz, yorulmayacağız. Son dakikaya kadar bir fazla kişiyi ikna etmek için çalışacağız. 13’üncü Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu hep birlikte seçeceğiz.
Üç kişinin ikisi Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verebilir. O oy vermeyen bir kişinin gönlüne gireceğiz kalbini buz kaplamışsa onu kırmayacağız, onu sevgimizle eriteceğiz o güzel kalplerimizle eriteceğiz. Bu seçimde sen de kazanacaksın kardeşim diyeceğiz oy verse de vermese kazanacak. Herkesin oy kullanmasını sağlayacağız, sandıkta görev alacağız. Sandıklara sahip çıkacağız, sandığa giren oyların aynı şekilde ve hep birlikte çıkmasını sağlayacağız.
“MİLLETİN GÖNLÜNDEKİ YERİNİZ UNUTMAYIN BUNU”
Hazır mıyız Ankara? Devletimizin kalbinden, Ankara’dan bir sesleniş yapmak istiyorum. Tüm kamu görevlilerine seslenmek istiyorum. Değerli sandık görevlileri, değerli sandık başkanları, hakimler, yüksek seçim kurulu başkanları, üyeleri, emniyet güçleri, valiler, kendisini sadece hukuka ve bu yüce millete karşı sorumlu hisseden, devletimin tüm bürokratları, sizlere bu milletin namus ve şerefini kendi namus ve şerefiniz bilmek ve korumakla mükellefsiniz bunu size hatırlatıyoruz.
Devletimiz, demokrasimiz ve vatandaşımızın huzuru size emanettir. Hukuk dışına bir milim bile çıkmayacağınıza kanun dışına tek bir nefes bile almayacağınıza inanıyorum. İnanıyorum ve bunu lütfen yerine getirin. Kıymet bulacağınız tek yeri unutmayın. Ey görevliler kıymet bulacağınız tek yer tek kişinin olduğu yer değil, milletin gönlündeki yeriniz unutmayın bunu. Oyları muhafaza edin, millet sizinledir merak etmeyin.
“BUGÜN ÇIKIP SAĞDA SOLDA HÂLÂ İFTİRA ATAN BİR AKIL VAR”
Sevgili Ankaralılar ilk turda, bakın ikinci turda şöyle yaparım böyle yaparım diyerek milleti yormanın, seçim üstüne seçim yapmanın lüzumu yok. Ne yapacağız? Bugünün işini yarına bırakmayacağız. Hep birlikte ilk turda bitireceğiz, işimiz var, çok çalışacağız. Devlette dirlik, millette birlik, ülkeye hep birlikte kardeşlik getireceğiz. İşimiz var, birleşe birleşe kazanacağız. Herkese özgürlük ve zenginlik getireceğiz. Cumhuriyeti demokrasiyle, devleti adaletle taçlandıracağız bunu unutmayın. Bugün çıkıp sağda solda hâlâ iftira atan bir akıl var hâlâ kişilerin ailesini sürece katan bir akıl var. Oy için her yol mubahtır diyen bir akıl var.
Bir havalimanı ihalesinin bile hesabını veremeyeceği için başladılar gene sağa sola saldırmaya. Bu millet senden korkar mı? Bu millet senden korkmaz. Bu millet bir tek Allah’tan korkar. Başka kimseden korkmaz. Onun için neymiş efendim? Atı alan Üsküdar’ı geçermiş. Hani dediler ya daha önce, o iş bitti. Üsküdar da bizim at da bizim. Göreceksiniz 15 Mayıs’ta güneş bir başka doğacak. Mustafa Kemal Ankara’ya adım attığında Dikmen sırtlarında doğan güneş gibi pırıl pırıl doğacak. Demokrasi gibi ışık saçacak, özgürlük gibi ışık saçacak. Gecemizi, geleceğimizi çocuklarımızı, gençlerimizi aydınlatacak. Hazır mıyız Ankara? Bütün Türkiye, başkentin sesini duy. Ankara, her şey çok güzel olacak. Kazanıyoruz millet, kazanıyoruz.”
“İKTİDARDAKİLERİN GÖZLERİ DOYMAZ, KARINLARI DOYMAZ OLANLARIN TOKLUK SINIRINI BİLMİYORUZ”
Mitingde konuşan Uysal şunları söyledi:
“Kıymetli Ankaralılar bir büyük güne yaklaşıyoruz. Cumhuriyetin kuruluşuna şahitlik etmiş Ankara bir yeni dönemi açmaya hazır mı? Belki de Türk demokrasisinin en zor sınavıyla karşı karşıyayız. Birileri milletin önüne duvarlar örmek istiyor. Birileri iktidar sahipleri insanımızın arasına duvarlar örmek istiyor. Ama nafile çabalar. Milletin önüne duvarlar örülmez. Milletin iradesi deler de geçer yıkar da geçer.
Bir jeliboncu vardı, yok artık. Sadece sosyal medyadan tırmalanıyor. Şimdi asıl büyük vazife var. Türkiye’nin üzerinde Moğol istilasından bu yana gördüğümüz bu yağma hareketini bu rantiye düzenini bu kral atlı soygunu Ankaramız bitirmeye hazır mı? Allah’ın izniyle bitireceğiz. Allah’ın izniyle güzel günleri müjdeleyeceğiz.
Yakınlarda TÜRK-İş milletimizin, vatandaşımızın yoksulluk sınırını belirledi. 10 bin 135 lira ama bu iktidardakilerin gözleri doymaz, karınları doymaz olanların tokluk sınırını bilmiyoruz. İşte onlara bir set çekmek ve nimeti de külfeti de eşit ve ortak payda da paylaşacağımız o güzel yarınları müjdelemek isterim.
“14 MAYIS’TA CEMRE OLARAK MİLLETİN YARINLARINI AYDINLATMAK İÇİN O SANDIKLARA ELBETTE DÜŞECEĞİZ”
Cemrelerin toprağa, havaya, suya düştüğü günlerdeyiz. İşte gençlerin seçimi işte kadınlarımızın seçimi, Allah’ın izniyle 14 Mayıs’ta cemre olarak milletin yarınlarını aydınlatmak için o sandıklara elbette düşeceğiz. Çok söze hacet yok milletin kendi kaderine hakim olduğu bir gün olma umuduyla herkesin hukukundan emin olduğu herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu güzel yarınların arifesindeyiz. Az kaldı o güzel yarınları hep beraber aydınlatacağız.”
“BU ÜLKEDE NEFES ALIP VERDİKÇE YABANCI İSTİLACILAR BU ÜLKEYE GELEMEYECEK”
Davutoğlu Ankaralılara şöyle seslendi:
“Hacı Bayram Veli Anadolu hikmetini, Gazi Meclisi’nin, istiklal ve milli irade bilincini, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet mirasını bünyesinde barındıran yiğit Ankaralı hemşerilerim, yiğit seymenler, ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarım hepinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum. Demokrasi şölenine iki gün kaldı. Bu son mitingimizde altı genel başkan olarak size bir mesaj veriyoruz. Başta 13. Cumhurbaşkanı adayımız demiyoruz. 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere hepimiz toplumsal barış mesajı veriyoruz.
Ülkemiz bir karakış yaşadı. Bu iktidar ülkeyi; yasaklara, yoksulluğa, yolsuzluğa boğdu. Biz o kara kıştan bu ülkeyi çıkarıp yeni baharlara taşıyacağız. Ülkeye, millete söyleyecek sözü olmayan iktidar 1,5 yıldır farklı geleneklerden gelip milletimizden bir umut olan bizlere saldırıyor. Söyleyecek sözleri kalmadı. Birkaç maddede onlara cevap vermek zorundayız ta ki kara propagandaları sussun. Diyorlar ki, Erdoğan Bahçeli, Binali Yıldırım, Önder Aksakal yabancı istilacılara 14 Mayıs’ta ülkeyi teslim etmeyeceklermiş. Biri daha da ileri gitti küffara teslim etmeyecekmiş. Bre gafiller… Size Ankara’dan sesleniyorum, bütün mazlum milletlerin antiemperyalist, sömürge karşıtı mücadelesine ışık tutan Gazi Mustafa Kemal’in Ankara’sından sesleniyorum. Biz bu ülkede nefes alıp verdikçe yabancı istilacılar bu ülkeye gelemeyecek ama yabancı bankalarda hesap tutan devlet adamları… Ama başka bir devlet başkanından ‘aptal olma’ diyen cumhurbaşkanları da bir daha iktidara gelemeyecek.
“FETÖ OKULLARINDA OKUYAN DAMADINIZ BERAT ALBAYRAK’I BAKAN YAPMADINIZ MI?”
Yahu Allah aşkına 15 Temmuz gecesi 251 şehidimizin kanı yerdeyken sizler 15 Temmuz’un faili olan bir paşanın kardeşini Hollanda’ya büyükelçi atamadınız mı? Sizler 15 Temmuz’un şehitlerinin kanı yerdeyken faili diye suçladığınız Birleşik Arap Emirlikleri’ne üç beş milyar dolar için el avuç açmadınız mı? Sizler; okuyan fakir, fukara çocuklarının yedi sülalesini cezalandırırken bu FETÖ okullarında okuyan damadınız Berat Albayrak’ı bakan yapmadınız mı? Bu ülkeye bir daha ne herhangi bir terör örgütü musallat olacak ne de devletimize herhangi bir durup zümre nüfus olacak.
“SİZDEN KORKAN NAMERTTİR”
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, ‘başörtüsü özgürlüğü yasal çerçeveye kavuşsun’ dediğinde Erdoğan sulandırmaya çalıştı ve çıkmadı. Ama bugün tekrar konuştuk kendisiyle inşallah başörtüsü ve kadınların kıyafet özgürlüğü başta olmak üzere bütün özgürlükler korunacak. Yasaklar kalkacak.
Son olarak, bunlar yetmeyince Bahçeli bize mermi gösterdi… İşte buradayız. Bağrımız açık buradayız. Türkiye’nin birliğini savunduğunu iddia eden ama Hakkari’ye adım atmamış olan Bahçeli. Şırnak’a gitmemiş olan Bahçeli. Diyarbakır’a gitmemiş olan Bahçeli. Sizden korkan namerttir. Sizin merminiz karşısında susacak olursak bu Cumhuriyet’i kuran iradeye de Gazi Meclis’e de ihanet ederiz. Susmayacağız, durmayacağız. Sizin otoriter yolsuzluk düzeninizle mücadele devam edeceğiz. Biliniz ki müsterih olunuz değerli halkımız. Bu ülke, bu memleket, bu millet sahipsiz değil. Demokrasimiz asla sahipsiz değil.”